24 Mayıs 2014 Cumartesi

"Ayhan Yılmaz gaz fişeği ile vuruldu" iddiası.

"Ayhan Yılmaz gaz fişeği ile vuruldu"
Okmeydanı'nda hayatını kaybeden ve kimliği dün akşam saatlerinde belirlenen Ayhan Yılmaz'ın gaz fişeği ile vurulduğuı öne sürüldü.

Okmeydanı'nda hayatını kaybeden ikinci kişinin kimliğinin 42 yaşındaki Ayhan Yılmaz olduğu belirlendi.

Uğur Kurt isimli gencin polis tarafından vurularak öldürülmesinin ardından çıkan olaylarda hayatını kaybeden ancak kimliği belirlenemeyen kişinin 1972 Giresun doğumlu 42 yaşındaki Ayhan Yılmaz olduğu belirlendi.

GÖZÜNDEN ŞARAPNEL PARÇASI ÇIKTI

Çıkan olaylarda atılan el bombasının patlaması sonucu ağır yaralandığı iddia edilen kişi bugün hayatını kaybetti. Sağ gözünden şarapnel parçası çıkarılan ve beyin kanaması geçiren kişinin üzerinden sadece bir çakmak çıkmıştı.

AF ÖRGÜTÜ: AYHAN YILMAZ GAZ FİŞEĞİ İLE VURULDU

Uluslararası Af Örgütü, Okmeydanı’nda polis tarafında vurulduğu iddia edilen Uğur Kurt ve Ayhan Yılmaz’ın ölümüne ilişkin bir açıklama yaptı.
Açıklamada el yapımı bir patlayıcıdan çıkan şarapnel parçasınin kafasına gelmesi sonucu ağır yaralandığı belirtilen Ayhan Yılmaz'ın gaz fişeğinde yaralandığı öne sürülerek, "ilk raporlara göre bir kişi sağ gözünden gaz yaşartıcı gaz fişeği ile vuruldu. Hastaneye kaldırıldı fakat aldığı yaralar sebebiyle hayatını kaybetti" denildi.
Gezi Parkı eylemlerinden bu yana polisin aşırı şiddet kullanımına vurgu yapılan açıklamada “Okmeydanı'ndaki iki ölüm, Türkiye'nin gösterilerde sürekli olarak aşırı güç kullandığı bir dönemin ardından gerçekleşti. Haziran 2013'ten bu yana hak ihlali niteliğindeki güç kullanımı yüzünden dört kişi doğrudan olay yerinde öldü. Yetkililerin polisin gerçekleştirdiği hak ihlalleri ile ilgili derhal ve etkili bir soruşturma başlatma konusundaki başarısızlığı halkın artan öfkesini körükledi” ifadesi kullanıldı.

21 Mayıs 2014 Çarşamba

Polisler çıplak aradı;savcı ne güzel oruç tutmuşlar dedi!

Gezi Parkı olaylarına ilişkin yedisi yabancı 255 sanıklı davanın 7. duruşması yapıldı. İstanbul Adalet Sarayı'nda bulunan 55. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya 23 tutuksuz sanık katıldı. Sanıklar, kimlik tespitinin ardından savunmalarını yaptı. 

'9-10 POLİS ÜSTÜME GELİP AĞIR ŞEKİLDE DARP ETTİLER' 

Duruşmada savunma yapan üniversite öğrencisi M. E., 2 Haziran 2013 gecesi Üsküdar'dan Beşiktaş 'a arkadaşını ziyaret etmek için geçtiğini belirterek, "Arkadaşıma giderken, daha önceden atılmış gaz bombasından etkilenip öğrencisi olduğum Bahçeşehir Üniversitesi kampüsüne sığındım. Beşiktaş Çarşı'ya girmek istedim, ancak Barbaros Bulvarı girişi polis tarafından tutulmuştu. Akaretler tarafına yürüdüm, ancak polis orayı da tutmuştu. Geri dönerken, dinlenmekte olan çevik kuvvet polisi bana laf attı. 'Evine git birader" dedi. Daha sonra ağır küfürler etti. 9-10 polis üstüme gelip ağır şekilde darp ettiler" dedi. 

'BEYİN SARSINTISI GEÇİRİYOR OLABİLİRDİM'

Polislerin kafasına kaskla vurduğunu iddia eden M.E., "Darpın etkisiyle kendimde değildim. Otobüse ters kelepçeli olarak bindirildim. Kafam kanıyordu. Gözaltına alınan diğer şahıslar kafamın kanamasını durdurmak için kafama tişört tuttular. Polisler bunu yapanlara da küfür etti. 2 saat tıbbi yardım yapılmadı. O sırada beyin sarsıntısı geçiriyor olabilirdim" diye konuştu. 

'ÇIPLAK ARAMAYA MARUZ BIRAKILDIK'

Kabin memuru sanık H.T. da, 5 Haziran 2013 günü saat 20.00 civarında arkadaşının kendisi ve diğer arkadaşı A.K.'u Gümüşsuyu Caddesi'nin başında bıraktığını belirterek "Hiçbir olay yoktu. Gezi Parkı'nın oraya gittik. Birkaç saat oturduktan sonra, eve dönmek için taksiye binmek amacıyla indiğimiz yere geri döndük. Bir anda gaz bombaları atıldı. Mecburen herkesle birlikte İTÜ'nün merdivenlerine doğru kaçmaya başladık. A.K. ile birlikte birbirimize tutunup çöktük. Tam o sırada coplarla polisler ikimizi darp etti. 48 saatte yalnızca 1 kez yemek verildi. Çıplak aramaya maruz bırakıldık. Çırılçıplak soyup ıkınmamı istediler" diye konuştu. Kabin memuru sanık A. K. ise, "Bana sinkaflı küfürler edildi. Anadan doğma şekilde H. gibi aramam yapıldı. Suçlamaları kabul etmiyorum" diye konuştu. 

'NE GÜZEL ORUÇ TUTMUŞLAR'

Suçlamaları kabul etmeyen tutuksuz sanık Y.T.'nin avukatı Melis Dalgıç da şunları söyledi: 

"Gözaltına alınanların bana anlattıkları ve gördüklerimle ilgili olarak, şahısların aç ve susuz bırakıldığını Baro'ya da, Cumhuriyet Savcılığı'na da bildirdim. Önlem alınması gerektiğini vurguladım. Hatta bu durumu, ismini hatırlayamadığım bir savcı ile görüştüğümde, ona sanıklar aç-susuz dediğimde, 'Ne güzel, oruç tutmuşlar' dedi."
'MADENCİLERİ SAYGIYLA AINYORUM"'

Evli ve 1 çocuk babası olan lise mezunu sanık Y.D. ise, savunmasına, "Soma'da para hırsına kurban edilen madencileri saygıyla anıyorum" diyerek başladı. 

"1 Haziran 2013 günü saat 12.30 sıralarında Galatasaray Lisesi önünde gözaltına alındım. Gözaltına alındıktan sonra 15 saat bir polis otobüsü içerisinde hapsedildik. Neredeyse nefes almamıza dahi müsaade edilmedi. Orada olmamın nedeni, hükümetin doğayı katleden uygulamalarına olan tepkimdir. Kanunsuz bir gösteriye katılmak gibi bir amacım da yoktu. Suçlamaları kabul etmiyorum." 

'SİZİN YÜZÜNÜZDEN 48 SAATTİR ÇALIŞIYORUZ, EVE GİDEMEDİK'

Yönetmen ve senarist sanık A.K. da, "Gözaltına alındıktan sonra çevik kuvvet otobüsüne bindirildiğimde, bir tane görevli koltuklara sopa ile vurarak, 'Sizin yüzünüzden 48 saattir çalışıyoruz, eve gidemedik' diye bağırdı. Telefon görüşmesi yaptırmadılar, yiyecek vermediler, tuvalete bir defa gitmeme izin verildi. Suçlamaları kabul etmiyorum. Ben Kültür Bakanlığı'na eser veren ve bu kapsamda çalışma yapan senaristim, aynı zamanda yapımcı ve yönetmenim. Kanun dışı faaliyet içerisinde olmam söz konusu değil, beraatime karar verilsin" diyerek kendini savundu. 

'İSTESEYDİM KAÇARDIM, YAKALAYAMAZLARDI' 

Polis tarafından darp edildiğini iddia eden Ragbi Milli Takım oyuncusu D.D da, "Akrep denilen araca sokuldum. İçeride benim gibi 5 şahıs daha vardı, bizi darp ettiler. Ardından başka bir araca bindirildim ve burada da darpa uğradım. Ancak herhangi bir müdahalem olmadı. İsteseydim kaçardım, yakalayamazlardı. Zira ben Milli Takım ragbi oyuncusuyum. Tüm bunlara rağmen darp edildim ve çok ağır hakaretlere maruz kaldım" dedi. 

'40 POLİS BANA TEKME ATARAK KÜFÜR ETTİ'

D.D., savunmasına şöyle devam etti: 

"İstanbul Emniye Müdürlüğü binası önünde araçtan indiğim sırada, yakalananlar kaçmasın diye otobüsün önünde yaklaşık 40 tane polis vardı. Ben bunların arasından geçerken, hepsi bana tekme atarak küfür ettiler. Benim dışımda araçtan inenlere de bu şekilde vurdular. Aralarında kızlar ve Erasmus bursu ile gelen yabancı öğrenciler de vardı. Ben bunların da dayak yediğini gördüm." 

'KOLUMDA ATATÜRK İMZASI VAR DİYE ANNEM VE BABAMA KÜFÜR EDİLDİ'

Sanık İ.Y. ise, "Mustafa Kemal Atatürk dövmelerimden dolayı polis bana laf attı. Ben de kendisine cevap verince, aramızda arbede çıktı. Başka bir polis aramıza girdi. Daha sonra bir arabaya sevk edilip 20 saat tutuldum. Nezaretteyken kemerimiz alındığından pantolonum düştü, bu yüzden de polisle aramda tartışma çıktı. Detaylı aramadan geçtim ve burada sinkaflı küfürlere maruz kaldım. Benim babam emekli astsubaydır. Kolumda Mustafa Kemal Atatürk imzası olan dövme var diye polis tarafından annem ve babama küfür edildi" dedi. 

Duruşma, diğer sanıkların savunmalarının alınması için yarın sabah saat 09.30'a ertelendi.

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Yurtta soma faciası protestoları.

Adres Listele

Blog Arşivi